“Endişe psikolojisi, hiçbir bakımdan basit değildir. Zihin disiplininden, yani her şeyi zamanında düşünme alışkanlığından bahsediyorum. Her şeyi zamanında düşünmek önemlidir. Birincisi, günlük işleri daha az zihin çabasıyla başarmayı olası kıldığı için, ikincisi, uyumaktan başka bir çare sağladığı için, üçüncüsü de, doğru ve yerinde kararlar verme gücünü artırdığı için. Ne var ki bu tür yöntemler bilinçaltına ulaşamaz, oysa tedirginliğin çok ciddi olduğu durumlarda, bilinçaltına inmeyen hiçbir yöntem fazla bir işe yaramaz. Psikologlar bilinçaltının bilinç üzerindeki etkisini büyük ölçüde tespit etmişlerdir. Aslında bilincin zihin sağlığında büyük önemi vardır ve mantıklı inançların bilinçaltında iş görmesi isteniyorsa bu konunun iyice anlaşılması gerekir. Bu gereklilik, endişe konusunda daha çok kendisini gösterir. Kişinin kendine “o belanın başıma gelmesi pek o kadar korkunç bir şey değil” demesi kolaydır, ama bu yalnızca bilinçli bir kanı halinde kaldığı sürece geceleri işe yaramayacak, korkulu düşlere engel olamayacaktır. Benim inancım şudur ki, eğer yeterince gayret edilirse, bilinçli bir düşünce bilinçaltına yerleştirilebilir. Bilinçaltının büyük bir bölümü, geçmişin bilinçli duygusal düşüncelerinden oluşmuştur. Böylesi düşünceler bilinçaltına gönderilebilir. Böylece bilinçaltı birçok yararlı iş yapabilir. Örneğin, ben şunu anladım: Oldukça zor bir konuda yazı yazacağım zaman, birkaç saat ya da birkaç gün o konuyu gücümün yettiği en büyük yoğunlukta düşünürüm; sonra işi sürdürmesi için bilinçaltıma havale ederim. Birkaç ay sonra konuyu bilinçli olarak yeniden ele aldığımda işin tamamlanmış olduğunu görürüm. Bu yöntemi bulmadan önce, aylarca hiçbir ilerleme kaydedemez, üzülür dururdum, üzülmek de çözüm getirmediğinden aylar boşuna geçerdi; oysa şimdi o ayları başka işlere ayırabiliyorum. Birçok bakımdan benzer bir işlem, üzüntüler için de uygulanabilir. Olası bir talihsizliğin çok kötü olabileceğini ciddi ve mantıklı olarak düşünün. Bu olası talihsizliğe cesaretle baktıktan sonra, kendinizi, bunun pek öyle korkunç bir felaket olmadığına inandıracak nedenler bulun. İnsan başına gelebilecek hiçbir şey evrensel önemde olamayacağına göre, böyle sağlam nedenler her zaman bulunabilir. En kötü olasılığa bir süre göz kırpmadan baktıktan ve gerçek bir inançla kendinize, “eh pek o kadar zararı yok” dedikten sonra göreceksiniz ki endişeniz büyük ölçüde azalacaktır. Hatta endişeniz tamamen kalkıp, yerini bir tür sevinç alabilir. Bu işlemi birkaç kez tekrarlamak gerekebilir, tabii eğer en kötü olasılığı tespit etmekte yan çizmemişseniz.”
bkz. Mutlu Olma Sanatı