Stelyum

Bir natal haritada, aynı burçta veya aynı evde üç veya daha fazla sayıda gezegenin olması durumuna stelyum denir. Örneğin Balık burcunda söz konusuysa, Balık stelyumu; 4. evde varsa 4. ev stelyumu olarak adlandırılır.

Haritalarda çok farklı görünümler olabilir. Bazı haritalarda bazı evler bomboş iken, bazı evler çok vurgulu olabilir. Kimisinde bütün gezegenler 90 derecelik bir yere toplanmış, kimisinde her yere dağılmış olabilir. Bunlar tamamen, her ruhun farklı bir gelişim / tekamül yolunun olmasından kaynaklanır.

Mesela boş olan evlere, astrolojiye meraklı olan insanların genel yaklaşımı şöyledir; boş olması nedeniyle o ev konularının, hayatlarında bir anlamı olmadığını sanabilirler. Oysa boş olan ev konularında akış aslında daha rahattır. Yöneticilerinin nerede olduğuna ve yaptıkları açılara bakılarak, ev konularının nasıl çalıştığı anlaşılır.

Ancak bir evde stelyum varsa, bu, o ev konularının rahatlıkla akacağını göstermez. Tam aksine, orada her gezegenin enerjisi, misyonu (ifade ettiği anlam) yığılmıştır ve o konular sürekli kişinin önüne gelir. Halletmedikçe tekrar tekrar gelir.

Yaşamlarını bildiğim, haritalarını incelediğim gerçek kişilerden örneklemek ve kıyaslamak gerekirse;

A kişisinin 5. evi boş. burada herhangi bir gezegen yok. B kişisinin ise 5. ev stelyumu var. Mars, Satürn, Kuzey Ay Düğümü, Vesta, Ceres, Vertex hep burada.

Kıyaslamadan önce hatırlayalım; 5. ev kişinin eğlendiği / keyif aldığı şeyler, hobileri, çocukları, kendi içindeki çocuk yanı, sanatsal / yaratıcı etkinlikleri, aşk hayatıyla ilgilidir.

Bu evi boş olan A kişisi için yaşamdan keyif almak sorun değildir. Basit şeylerle bile mutlu olabilir. Ev yöneticilerinin biraz zorlu açıları olmakla birlikte, tamamen kötü bir durum söz konusu değildir ve kişi bu ev konusunda herhangi bir baskı hissetmez. Baskıdan kastım şu; bu evin baskısı nasıl olabilir? Örneğin kişi sürekli eğlenmek ve mutlu olmak / mutlu edilmek zorunda hissedebilir. Eğlenmediğini, bir türlü mutlu olmadığını, keyif almadığını hissedebilir. İçsel çocuğuyla savaş halinde olabilir. Çocuk isteyebilir ve bu istekle savaş halinde olabilir. Çocuk istemeyebilir ve çocuklarla savaş halinde olabilir. Bu ev aynı zamanda yetenekler ve hobilerle de ilgili olduğu için, bu konularda kararsızlık, yönsüzlük, yetersizlik hissedebilir.

İşte 5. evi boş olan, bunları baskı halinde hissetmez. Bu konularla hiç ilgilenmediği halde, her şey kendiliğinden akıyormuşçasına rahattır. Eğlenmek, keyif almak; çocuk yapmak, ona bakmak ya da çocuk yapmamak; hobileriyle ilgilenmek, bunlardan keyif almak gibi şeyler sıkıntı hissettirmeden olur. Şunu demeye çalışıyorum; sadece olur. Yani kişi bunları kafasında döndürüp durmaz.

Stelyumu olanda ise, böyle rahat bir akış her zaman mümkün olmaz. Hem o ev konularındaki vurgu yüzünden çok şey yapmak ister, hem de enerjiler birbirine girdiği için paralize olur ve hiçbirini yapamaz. Ya da girişimleri hep yarım kalır, başarısız hisseder vs.

Evi boş olan kolayca eğlenirken; evi dolu olan, var olduğu bariz olan yeteneklerinden bile şüphe etmekle meşguldür. Oysa, vurgu varsa; güçlü bir potansiyel de vardır. Ama akış; yani bunun hayata geçmesi, somutlaşıp görünür olması hiç kolay olmaz.

Stelyumların insana verdiği rahatsızlığı sanırım şuna benzetebiliriz; iki farklı makine düşünelim. Bunların biri son derece karmaşık ve hassas, çok sayıda parçayla yapılmış olsun. Ki böyle lanet bir çizim makinesi geçmişte çalıştığım firmada kabusumuz olmuştu. Allahın günü bozulduğu için işlerimizi aksatıyordu. Teknisyenleri çağırmaktan bıkmıştık artık. Onlar bu yeni yavrunun bir Japon makinesi olduğunu, bunların böyle hassas olup sürekli bozulduğunu söylemişlerdi. Japonların kulaklarını epey çınlatmışımdır o sıra.

Bir de bir Alman makinesi vardı. Kaba, basit görünümlü bir şey. Rahat 30 yıllık vardı hayvan. Hiç naz yapmaz, sorun çıkarmaz, tıkır tıkır çalışırdı.

İşte boş ev o Alman makinesine benzer. Basittir ve sorunsuzdur. Ama stelyum Japon makinesi gibidir. Karmaşıktır (çok gezegen olması sebebiyle) ve sürekli kendini hatırlatır, “ben buradayım, benimle ilgilen” der. Biz insanlar ne yaparız? Genelde sallarız. O enerji yoğunluğu içsel baskı yapar ve gözümüzü korkutur çünkü.

Sonra kafamızda döner durur o konular.

Kendimden örnek vereceğim; boş evlerimin konuları gerçekten de kendiliğinden ilerledi. Ama 9. ev stelyumunu hala çözebilmiş değilim.

Ev konuları içinde yer alan yüksek öğrenim, yabancı diller, yabancı ülkeler, felsefe, farklı kültürler, evreni anlamaya, geniş bakmaya odaklı olmak (kısaca uzaklara dair her şey) hep ilgimi çekti. Astroloji filan bilmeyen, daha okula bile gitmeyen bir çocukken benim dilimde üniversiteler, yabancı ülkeler vardı. Bunlara dair kelimeleri nereden öğrendiğimi bile bilmiyorum. Ev hanımı anne, ücretli çalışan babadan oluşan standart bir ev. Aşırı dindar bir yaşam ve köy adetleri söz konusu değil fakat, muhafazakarlık kalıntılarının davranışlara etki etmesi söz konusu. Mesela annenin başı açık, ama kendi annesinden / babasından kalan sert ve baskıcı tutumları var. “Kızlar gülmez, kızlar çok konuşmaz, kızlar kalabalık misafir geldiğinde öyle iştahlı iştahlı yemez; açlıktan bayılacak gibi olsa dahi hizmette ve güleryüzde kusur etmez” filan tarzı şeyler.

    Yani demek istediğim şu ki, evde öyle bir dünya vatandaşı yaratacak atmosfer pek yok. Ama ben ufacık boyumla bir sürü ülke adı sayıp oralara gitmekten, dillerini konuşmaktan bahsediyorum. İlkokula başladığım gün bile aklım üniversitede. Sonra inanç, din üzerine çok düşünüyorum. Yaşım daha 5 filan. Bir yandan anakronizm mi yapıyorum acaba, ansiklopedilerden mi öğrendim bunları diye düşünüyorum şu an ama hayır. Daha okula gitmeden başlamıştı bu cinsliklerim. Ansiklopediler sadece konunun çapının büyümesine ve çetrefillenmesine yol açtı.

    Bahsettiğim şeyler düpedüz 9. ev konuları. Ve ben 9. ev konularında istediğim hiçbir şeyi tamamlayamadım. Sadece inançlarımı, felsefi görüşlerimi bir düzene koyabildim, o kadar.

    Mesela 7. evim de boş ve kurallarımın dışına çıkmasam da, -yani onlar dahilinde olmakla birlikte- ilişkiler konusu da benim için vurgulu problemler haline gelmedi. Varsa vardır, yaşanır. Yoksa yoktur ve hayat devam eder. Ama 9. ev konuları hiçbir zaman böyle olmadı. Aştım zannetsem de aslında hiç aşamadım. Durup durup aklıma geliyor ve beni rahatsız ediyor bunlar. Neden yapamadım, neden bir türlü ne okumak istediğimi bulamadım, neden bir dili sonuna kadar öğrenemedim… Ki öğrenecek çap da var, öyle olduğunu denemelerimden ve anadilime olan hakimiyetimden biliyorum. Ama tam iyi gidiyorken korkup bıraktım hep. Neden korktum onu da bilmiyorum. “Aa iyi gidiyorum, tamam bırakayım. Allah korusun şakır şakır konuşurum filan” böyle bir şey dönüyor herhalde bilinçaltımda. Saçma ve utanç verici ama böyle evet.

    Bir yanım “Ya bırak, iki çocuktan sorumlusun. Hangi ara, ne üniversitesi? Yaşın oldu kaç?” diyor ve konuyu hallettim sanıyorum bir süreliğine. Ama yok, diğer yanım bunu yemiyor ve “yapabileceğin şeyler varken yapmadın” diyor. Senelerdir sürüyor bu “aştım / hayır aşamadım” döngüsü.

    Yani özetle, haritamızda bir evde ya da burçta stelyum varsa, o konuları ihmal etmememiz her şeyden önce kendimiz için iyi olacaktır. Orada tamamlanmayı bekleyen konuların, bizim tekamülümüz için gerekli ve iyi olduğunu anlamamız gerekir. Didaktik olmak da istemiyorum bir yandan, sonuçta herkesin kendi hayatı ve tercihi. Ama şu bir gerçek ki, (kendimden biliyorum) bir konu ya da konuların durup durup kendini hatırlatması, yetersiz ve başarısız hissettirmesi hiç de hoş olmuyor. Başka ev konularında iyi iş çıkarmış olmamızdan bağımsız bu.

    Son olarak; internette okuma yaparken stelyumlarla ilgili kesin yargı bildiren olumsuz cümlelere kayıtsız şartsız itibar etmeyiniz. Her harita kendine özgü dinamikler barındırır. Genel tabirler herkese uyarlanamaz. Harita her şeyiyle bir bütündür ve bir stelyumu değerlendirirken, diğer her şeyi de hesaba katmak gerekir.

    Yazdığım şeyleri içinizi karartmak için değil, çözüm odaklılık adına yazıyorum. Sonuç itibarıyla, yaşama başımıza gelmiş bir felaket gibi bakmak da; mümkün olan en iyi şekilde çözülecek çetrefilli bir problem gibi görmek de bizim keyfimize bırakılmış bir şey. Bana ikincisi eğlenceli geliyor, sizi bilemem.