İnsanın Yalnızlığı ile Farkındalık Düzeyi Arasındaki İlişki Üzerine

İnsanlar olarak kendimizi olduğumuzdan daha büyük bir halt zannetmeye başladığımızı düşünüyorum. Çabuk adapte oluyoruz, çabuk unutuyoruz. Oysa bugün faydalandığımız her olanak, hak ve yapı insanların işbirliği yapabilmesiyle mümkün oldu. Hiç kimse tarafından desteklenmeden, tamamen yapayalnız gösterilecek çabalarla bugünkü olanaklara kavuşmak mümkün olmazdı.

Hiç kimse olmadan sanat bile yapamazdı insan. Çünkü anlatacağı derdi her ne ise, onun meydana gelmesi için bile insana ihtiyacı vardı. İnsanlarla hiçbir şey yapmadan, hiçbir şekilde bağ kurmadan; onlardan beslenmesi; sanatın hangi yoluyla olursa olsun duygu, düşünce ve gözlemlerini ifade etmesi mümkün olmazdı.

Evet, yaratım anında sanatçı tek başınadır. Çoğu zaman kaotik ve sofistike olan ruhsal durumu, iç dünyası nedeniyle de günün sonunda hep yalnızdır. Ancak ne denli kaotik ve sofistike olursa olsun, kendini ifadesinin eksik, güdük, gülünç kalmaması için diğer insanlarla sırf gözlemci dahi olarak da olsa bağ kurmaya mecburdur.

İnsan, bir diğeri olmadan kendinde ilginç, anlatmaya değecek ne bulabilir?

Günümüz insanı, kendisini bu 21. Yüzyıl masallarının büyüsüne fazlaca kaptırmış durumda. İnternet artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası ve insanların yazarak kendilerini ifade ettikleri çeşitli platformlarda şu vurguları görmemeniz imkansız:

Kadınlarla erkekler arasında tırmanan savaşlar, nefret dolu söylemler

Aile mefhumunun sürekli olarak karalanması

İnsan nefreti vurgusu

Yalnızlığa düzülen anlamsız methiyeler

Çocuklar üzerinden öfke kusmak

Ebeveyn olmayanların, ebeveyn olan insanlara yönelik düşmanca tutumu

Hayvanları sevmekle, hayvanlarla kafayı bozmak arasındaki ince çizgiyi aşıp zeka yoksunu ve yine insan nefretiyle dolu zırvalıklar kusmak

Oysa yalnızlığı çok havalı zannederken, zamanında insanların bir arada emek ve mücadele vererek elde ettikleri, bizim de önümüzde hazır olarak bulduğumuz hakları ve olanakları bir sabah ansızın kaybetmiş olarak uyanırsak hepimiz çok ağlarız. Ve bu hiç de havalı olmaz takdir edersiniz ki. Bu yüzden kendimizin ve diğerlerinin haklarına, sınırlarına, hassasiyetlerine saygı göstererek işbirliği yapmak, dostluklar kurmak önemlidir.

Kalın harflerle vurguladığım konular özelinde sorunlar yaşanmadığını hiç kimse iddia edemez. Ben burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Bir sorunu objektif bir şekilde ele alıp, yapıcı ve herkes için win-win sağlayacak çözüm yolu aramak başka şeydir; duygusal patlamalarla, subjektif yargılarla konu özelinde öfke kusmak ve her türlü çözüme kapalı olmak bambaşka bir şeydir. Yalnızlığını yüksek farkındalıkla ilgili zanneden kişilerin sergilediği tutum, tam olarak ikinci yazdığıma tekabül eder.

İnternet yoluyla pompalanan bireysellik, insanlığın yararına hizmet eden türden bir şey değildir. Bir defa bireysellik, bütün gün elindeki bir ekrandan reels’lar, story’ler kaydırıp; ona buna sataşmak, eline geçen bütün parayla kira, faturalar, Netflix, Youtube Premium, Spotify harcamaları yapıp atın kıçındaki sinek gibi yaşamak değildir.

Konunun çarpıtılmaması adına, kendimi olabildiğince açık ifade etmeyi önemsiyorum. Bahsettiğim şeyleri elbette ben de yapıyorum. Elime geçen parayla kiramı, faturalarımı ve Youtube Premium aboneliğimi ödüyorum. Netflix ve Spotify ise kullanmıyorum. Nedeni sadece ihtiyaç duymuyor olmam, başka bir şey değil.

Öte yandan, içerik tüketicisi olmayı da kendime yakıştıramıyorum. Sosyal medyayla aram hiç sıkı fıkı olamadı. Mecburen kullanmam gerekse bile benimseyemedim. İnsanların aptalca skeçler yazıp; makyaj yapıp; salak salak mimikler yapıp kameraya embesil gibi bakarak; yemek yiyerek videolar çekmesinden; bunları içerik diye sunmasından ve bunların milyonlarca kez izlenmesinden iğreniyorum. Kendine saygısı olan bir insan, bir başkasının yemek yediği videoyu izlemez kardeşim. Bütün günü, istismarcı ana babası tarafından kameraya kaydedilen, tüketim objesi haline getirilmiş zavallı bir çocuğu izlemez.

Çocuk dediğin oyun ister, sevgi ve ilgi ister. Ne hissettiğini anlamaya çalışan; yetişkinler için belki önemsiz ama onun henüz çok acemi olduğu dünyasında çok önemli olan dertlerini dinleyen, ona yol gösteren, doğrusunu anlatan ebeveynlerini ister. Bu bok çukurunda ise zavallı çocukların ebeveynleri eline kamera alıp kendi çocuklarını tam zamanlı bunalıma sokmakla meşgul.

Konu biraz dağıldı, farkındayım. Daha fazla uzatıp dağıtmadan şöyle özetlemem lazım: Evet, günümüzde aile kavramı çürümeden nasibini aldı. Kadın-erkek arası ilişkiler de sürdürülemez hale geldi. İnsanların algılama sorunları her geçen gün katlanarak büyüyor ve insanlar arası saygı seviyesi çok kötü bir yerde. Ama bunların çözümü yalnızlık övmekten ve aileyi, karşı cinsi, masum çocukları aşağılamaktan geçmiyor.

Nereden geçiyor derseniz; herkes önce kendi yanlışlarına bakıp düzeltecek. Bu işlerden para kazanan insanlarca sürekli olarak geliştirilen ve anlamsız bir döngüye girerek insanın insanlığını son sürat törpüleyen teknolojinin kendisini aptallaştırmasına, bütün zamanına, parasına, enerjisine çökmesine müsaade etmeyecek.

İnsanın insanlığını törpülemek demişken; mesela eski dönemlerin insanlarının terbiye seviyesine baktığımızda, günümüz insanının çok berbat durumda olduğunu görürüz. İnsan demeye dilimin varmadığı şeyler (iki cinsten de var bunlar); sırf kendisiyle aynı düşünmüyor diye, tanımadığı bir insana nefret, hakaret, küfür dolu cümleler yazıp gönder’e basarak oksijen tüketiyorlar. İçi kokuşmuş bu insanlar, laf iyiliğe gelince herkesten iyi oluyorlar ne hikmetse. İyi olmak bu kadar basit bir şey değil.

Ekranda bütün uygulamaları açıp herkese salça olun, kendinizi tüketilecek mal gibi sunun ve aynı uygulamaları kullanan başkalarına da tüketilecek mal muamelesi yapın. Doğal olarak, anlamlı hiçbir şey yaşayamayın. Sonra da “insanlar çok kötü yea” diye çemkirin. Basit bir yardıma ihtiyaç duyan herhangi bir insanın bile yüzüne bakmadan basıp gidin (adres arayan biri, ATM kullanamayan bir yaşlı, toplu taşımada ayakta kalan hamile bir kadın veya yaşlı biri vs.) ama kedilerin kıçını öpmekten, köpekleri yalamaktan bahsedin. “Yalnızlık çok güzel” deyin.

Eğer, reelde bir allahın kuluna faydanız dokunmuyorsa, hakkını vererek bir çocuk yetiştirmiyorsanız, zor koşullarda bulunan çalışkan bir öğrencinin okumasına destek olmuyorsanız, birilerini istihdam etmiyorsanız, herhangi bir insanla anlamlı bir gönül bağı kurup birbirinize iyi niyetle destek olmuyor, yol arkadaşlığı yapmıyorsanız; sizin yalnızlığınız farkındalık yüksekliğinden değil, zeka kıtlığından ileri gelmektedir. Çünkü zeka, adaptasyon ve işbirliği yetenekleriyle ilişkilidir. Bütün gün ekran kaydırıp sağa sola nefret kusan; neyin neden, neyin sonuç olduğunu anlayamayan; diğer insanlarla birlik olup güçlü bir şekilde ses çıkarmasın, hak talep etmesin, kolayca manipüle edilsin diye kendisine verilen sözümona bireysellik havucunu dişleyerek “ben özgürüm, özelim, bireyim” diye gezinen insanların, yalnızlığını zeki oluşuna bağlaması gülünçtür.

Ezcümle, yalnızlığını farkındalığının yüksek oluşuna bağlamak, bu yüzyılın afyonu olan tehlikeli bir düşüncedir. Bir başına oturduğu klavye başından her yerde cirit attığını zannedip Netflix izleyen internet çağı insanı; tembelliği, sorumluluk almayışı ve “bireyselliği” üzerinden övünerek, kendi türüne ihanet ettiğinin farkında değildir. Devlet adını verdiğimiz ve dünyanın her yerinde sorunlu bir şekilde; bireyi ezerek var olan organizasyonun işine gelen yurttaş tam anlamıyla budur. Kendini özgür ve bireysel zannederken ekranlara gömülü yaşayan, gerçekte ise hiçbir şey yapmayan yığınlara devletler istediğini yapar. Malına mülküne de çöker, sokağa çıkma hakkını da gasp eder, ifade özgürlüğünü de tarihe karıştırır. İnsanın bu durumda sadece ve sadece nefes alıp veren, düşünmeyen, sorgulamayan, hakkını aramaktan aciz, muktedirler ne istiyorsa onu yapan, bir duruşu, onuru olmayan zavallı tüketici yığınlara dönüşmesi hiç de sürpriz olmayacaktır.

Çünkü insanlar birbirinden korkar, nefret eder hale geldiler ve bununla gurur duyduklarını cümle aleme ilan etme ihtiyacı hisseder oldular. Sanıyorum insanlıktaki kolektif düzeyde zeka düşüşü hiçbir dönemde bu kadar yüksek momentumlu olmamıştır.